'84 ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİ

KARANLIĞA ÇAKILAN KIVILCIM:

'84 ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİ
1984 Ölüm Orucu eyleminde Apo, Haydar, Fatih, Hasan'ı şehit vermiştik. Onların adları, yarattıkları direniş , devrim tarihimize altın harflerle geçti.
Bu tarihin en parlak sayfaları, yaprağın kımıldamadığı günlerde, 12 Eylül karanlığının ortasında ışığı görebilenlerce yazıldı.
'83-'84' yılları... Cuntanın halka karşı psikolojik üstünlüğü elinde tuttuğu, solun yenilgi psikolojisini yaşadığı, korkunun, ihanetin, yılgınlığın her alanda egemen olduğu yıllardır. Cuntanın terörüyle susturulan halkın bir yandan demokrasiye geçiş sözleriyle kandırılmaya çalışıldığı, diğer yandan hapishanelerde baskının alabildiğine arttığı, Mamak'ta olduğu gibi teslim olmuş tutsakların görüntülerinin yayınlanarak, umudun karartılmaya, devrimcilere olan güvenin sarsılmaya çalışıldığı yıllardır.
Mücadelenin kalbi, hapishanelerde atmaktadır. Tutsaklar direnişin odağı durumundadırlar. İdeolojik sağlamlığın, halka bağlılığın, geleceğe ve sosyalizme olan inancın sınandığı yıllardır.
Oligarşi açısından direnişlerin yaşandığı hapishaneler ve özellikle "Direniş Odağı" olan Metris belirleyicidir. Metris'te direniş kırıldığında, halkın sesi olan bu ses susturulduğunda artık, cuntanın hapishanelerdeki programını uygulamasının önünde hiç bir engel kalmayacaktır.
Direniş, gerçekte, emperyalizme ve oligarşiye karşı sürdürülen savaşın, hapishanelerdeki adıdır. Bu savaş, siyasi kimliği savunmakta, insanlık onurunu, kişiliğini korumakta somutlanmaktadır.
'84 Ölüm Orucu direnişçilerinin söylediği gibi "Direnmek, haksızlığa karşı haklılığın, keyfiliğe karşı meşruluğun, insanlık dışı her türlü uygulamaya karşı insanlığın kavgasıydı..."
Oligarşi, bu gerçeğin farkında olduğundan, emperyalist akıl hocalarının da yardımıyla temel hedefini tutsakların devrimci düşüncelerinden vazgeçirilmesi, "rehabilitasyon"a tabi tutulmaları, yani kısacası teslim alınmaları olarak belirlemişti.
Bu politika, siyasi kimlikten arındırma, örgütsüzleştirme, bağımsızlaştırma ve son aşamada kendini inkar ederek hainleştirmeye kadar uzanıyordu. Bu amaçla siyasi kimlik ve insanlık onuruna yönelik saldırılar, odağına Tek Tip Elbise oturtularak kapsamlı bir programla tırmandırılır. Devlet gücünü ve yaptırımlarını Tek Tip Elbise'yi giydirmede yoğunlaştırdı. Tek Tip Elbise nezdinde yaşanan, gerçekte, büyük bir irade savaşıdır. "Teslim olup olmama" bu irade savaşında düğümlenmiştir .
Oportünist-statükocu sol ise, sayısız teorileriyle kitleye yılgınlığı aşılıyor, uzlaşmayı, teslimiyeti teorize ediyordu.
Oysa gerekli olan "ülkemizin içinde bulunduğu durum..." diye başlayan ve "ricat"ın ne kadar doğru olduğunu "tarihi örneklerle kanıtlayan"(!) teoriler değil, "herkese, her şeye rağmen" diyebilme kararlılığıyla gerçekleştirilecek direnişti.
Devrimci tutsaklar açısından direniş yaşamaktı, halka bağlılıktı, mücadelenin yaşatılmasıydı... Teslimiyet ise ölüm...
İşte bu koşullarda '84 Ölüm Orucu eylemi, hiç bir koşulda boyun eğmeyişin, siyasi kimlik ve onurun her şart altında korunacağının, devrimci iradenin düşmana kabul ettirilmesinin adıydı.
Eylem ölüm esası üzerine kurulmuştu. Zafer şehitlerle kazanılacaktı.
Zafer, karanlığın şehitlerle aydınlatılması, söndürülemeyecek bir kıvılcımın çakılmasıydı. Zafer, devrime inancın, halka bağlılığın yaşatılmasıydı.
Türkiye devriminin ağır yaralar aldığı, yenilginin getirdiği yılgınlığın, ölü toprağı serpilmişçesine suskunluğun yaşandığı dönemde, süreci, ölüme yatanlar omuzladılar.
Ve zafer, öngörüldüğü gibi şehitlerle kazanıldı. Direnişte yoldaşlarımızdan Abdullah MERAL, Haydar BAŞBAĞ, Hasan TELCİ ve TİKB önder kadrolarından Fatih ÖKTÜLMÜŞ şehit düştüler.
'84 Ölüm Orucu, oligarşinin hapishaneler programını bozmakla kalmadı, direniş mesajı, hapishaneleri de aşarak halka, hayatın, mücadelenin her alanına ulaştı. Halka ve özellikle de gençliğe yeniden direnme, kazanma ruhu, coşkusu ve dinamizmi kazandırdı. Mahirlerden, Kızıldere'den devralınan teslim olmama geleneği, kendini feda ruhu, bu zaferle geleceğe taşındı.
Özgür tutsaklık da '84 Ölüm Orucu'nun zaferiyle mayalandı. Buca'da, Ümraniye'de barikatlarda şekillendi. '96 Ölüm Orucu eylemiyle, kitlesel kahramanlıklara dönüştürüldü.
"Reformist kuyrukçu putları kıra kıra, her yerde, her zaman halkın kavgasını haykıra haykıra, zulme zorbalığa, her türlü haksızlığa karşı çıka çıka, iktidar için, bağımsızlık-demokrasi için dövüşe dövüşe..." demişlerdi. "Direnmek bizim dünyaya bakış açımızın gereğiydi. Direnmek bizim karakterimizdi..." demişlerdi '84 Ölüm Orucu direnişçileri.
Evet, direnmek, teslim olmamak bizim geleneğimizdi. Mahirlerden Devrimci Sol'a, Devrimci Sol'dan DHKP-C'ye zenginleştirilerek sürdürülen bu çizgi, bu gelenek bugünlere taşındı ve yeni kahramanlıklar yaratılarak geleceğe taşınıyor.
Türkiye halkları, kahramanların açtıkları, yürüdükleri zafer yolundan iktidara yürüyor.

ÜYE GİRİŞİ
 
Üye Girişi

ÜYE OL

Google ara
 


Web'te Türkçe


Haberler
 
   
Vizyondakiler
 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol